Vücudumuz Hakkında Yedi Mit
Farklı alanlarda da olduğu gibi insan vücudu üzerinde yapılan çalışmalar, sahip olduğumuz pek çok yanlış düşünceyi ortadan kaldırmamıza imkan sağlamaktadır. Bu yazıda, vücudumuzla ilgili en bilinen ancak aslında doğru olmayan yedi mitten bahsedeceğiz.
Küreselleşme ve sosyal ağlar, güvenilirliği düşük kaynaklardan edinilen bilgilerin ve yalan haberlerin miktarını arttırdı. Bu durum da bedenimiz hakkında gerçeklerle ilgisi olmayan pek çok mitin popülerleşmesine neden oldu. Yüzyıllardır, insanlar bu mitleri, onları destekleyen hiçbir teori olmamasına karşın, nesilden nesile aktarmaktadır.
Vücudumuz İle İlgili Yedi Mit
Bazı durumlarda, gerçek biraz hayal kırıklığı yaratabilir. Ancak, gerçeği kurgudan ayırt etmek ve ortaya çıkarmak her zaman önemlidir. İşte vücudumuz hakkındaki 7 mit ve açıklamaları:
1. Beynimizin Yalnızca %10’unu Kullanabiliyoruz
Bu alıntıyı kaç kez reddedilemez bir gerçek olarak duydunuz? Ancak maalesef durum böyle değil. Elbette ki beyninin gerçekten de tüm kapasitesini kullanamadığı bir hastalığa ya da patolojik duruma sahip olan insanlar dışında. Bu da oldukça nadir bir durumdur.
İnsanoğlu, pratikte, gün boyunca tüm beyin kaynaklarını kullanmaktadır. Bu nedenle, ‘keşfedilmemiş potansiyeli aktifleştirmek’ için gizemli bir teknik bulunmamaktadır.
2. Eğer Saçlarını Kazırsan, Daha Kalın Çıkarlar
Saçlarımız zaten sürekli uzuyor. Kesmek ya da tıraş etmek onun bu niteliğini değiştirmeyecektir. Bu durum aslında genetik yapımızda bağlıdır.
Bu mit, saçlarınızın yeniden uzamaya başladıklarında daha kalın görünmelerinden ileri gelmektedir. Zaman geçtikçe, güneş ve rüzgar gibi faktörler aracılığıyla saç, rengini kaybeder, yıpranır ve bu nedenle de sanki daha inceymiş gibi görünür.
3. Şeker Hiperaktiviteye Neden Olur
Bu da oldukça şaşırtıcı bir ifadedir. Yıllardır, şekerin çocuk davranışları üzerindeki uyarıcı etkilerinden kaçınmak için, çocuklarının belli ürünleri tüketmelerine izin vermeyen ebeveynler gördük.
Yine de, bu mit de herhangi bir bilimsel temele dayanmamaktadır. Diğer bir taraftan, şeker, başka sebeplerle çeşitli risklere neden olsa da, sakinleştirici etkiye sahip bir nörotransmitter madde olan serotoninin üretimini artırmaktadır.
4. İnsanların Beş Duyusu Vardır
İnsanların iki tane daha duyuya sahip olduğuna dair pek çok bilimsel kanıt olduğunu öğrenmek sizi şaşırtabilir. Bu duyular; nosisepsiyon ve termosepsiyon olarak adlandırılmaktadır. Bunlar sırasıyla acıyı hissetmemizi ve sıcaklığı algılamamızı sağlarlar.
5. Sarhoş Olduğunuzda Kahve İçmelisiniz
Siz de sarhoş olduğunuzda, fazla miktardaki alkolün etkisini azaltmak için bir bardak kahve içmiş olabilirsiniz. Ancak bunu yapmak düşündüğünüz etkiyi yaratmaz.
Üstelik, kahve sizin istediğinizin tam zıttı bir etki bile yaratabilir. Aslında kahve, vücudumuzu alkolün baskılamış olduğu alarm durumuna geri döndürür. Ancak bu, alkollü içeceklerin sinir sisteminiz üzerinde oluşturduğu negatif etkiyi hafifletmede yardımcı olmaz.
Sonuç olarak, kahve kendinizi daha uyanık hissetmenize yardımcı olabilir ama yine de sarhoş kalırsınız. Alkolü vücudunuzdan daha hızlı ortadan kaldırmak için bol miktarda su içmelisiniz.
6. Loş Işıkta Okumak Gözlere Zarar Verir
Daha çok annelerin ve büyük annelerin söyleme eğiliminde oldukları bu tipik ifadenin de dayandığı bir veri bulunmamaktadır. Loş ışıkta okumak gözlerinizi yorabilir ama bu durum görme yeteneğinize zarar vermeyecektir. Okumanıza birkaç saat ara verdikten sonra görüşünüz tekrar normale dönecektir.
7. Günde İki Litre Su İçmelisiniz
Bu miti çeşitli perspektiflerden yıkabiliriz. Öncelikle, her vücudun aynı olmadığına dikkat çekmek gerekir, bu nedenle her kişinin ihtiyacı da aynı olamaz.
İkinci olarak, yalnızca su içmek üzerine yoğunlaşamayız. Gün boyu aldığımız tüm sıvıları dikkate almak zorundayız. Unutmayın çay, et, balık, yumurta, sebze ve meyvelerin içinde de su vardır. Elbette ki gün içerisinde en büyük sıvı ihtiyacını su içerek sağlıyoruz.
Son olarak yine de günlük olarak tüketilmesi gereken su miktarının tam olarak iki litre olmadığını belirtmeliyiz. Sıvı alımı için evrensel olarak belli bir miktar olmamakla birlikte, aşırı hidrasyonun (sıvı alımının) da faydası kanıtlanmamıştır. Verebileceğimiz en iyi tavsiye, vücudunuzu dinlemeniz olur. Su kaybını önlemek için vücudunuzun neredeyse kusursuz sensörleri vardır.
Bu nedenle, eğer kendinizi susamış hissederseniz veya antrenman esnasında çok fazla su kaybettiyseniz, su için! Ama yapmazsanız da bir şey olmayacaktır. Vücudunuz daha fazla su içmeniz gerektiğinde sizi kesinlikle bilgilendirecektir.
Gördüğünüz gibi, çok bilinen bu yanlış inançlar oldukça yaygındır. Ancak, bunları tamamen yıkmak için yalnızca ufak bir miktar bilimsel veri yeterlidir. Bundan böyle, vücudumuzla ilgili bu mitler sizi daha fazla kandıramayacaklar.
This text is provided for informational purposes only and does not replace consultation with a professional. If in doubt, consult your specialist.