Jesse Owens, Berlin'in "Kahramanı"

Jesse Owens, Nazi Almanyası tarafından düzenlenen 1936 Olimpiyatlarında dört altın madalya kazanan siyahi atlet olarak biliniyor. O zamandan beri spor seviyesinde, daha doğrusu atletizmde bir “kahraman” olarak görülüyor. Bu yazıda inanılmaz hikayesini keşfedin.

Jesse Owens: İlk yılları

James Owens, 1913’te Amerika Birleşik Devletlerinin Alabama kentinde doğdu. On kardeşin en küçüğüydü. Dokuz yaşındayken tüm ailesi, “Kuzeye Büyük Göç” veya “Büyük Göç” olarak anılmaya başlanmış dönemde Cleveland şehrine taşındı. Bu süre zarfında, Afrika asıllı insanlar güneydeki ayrımcılıktan kaçtı.

Okulda anılmaya başladığı adıyla Jesse, koşma ve zıplama yeteneklerinden dolayı öğretmenlerinin dikkatini çekti. Profesör Charles Riley ona ikinci bir baba oldu ve ona bildiği her şeyi öğretti.

Ancak, 1930’larda genç bir siyahi çocukken işler onun için kolay değildi. Örneğin, iyi spor performansı için bile hiçbir üniversiteden burs almadı. Ancak, babası orada bir iş bulduktan sonra Ohio Eyalet Üniversitesine gidebildi.

Bu üniversitede hızı nedeniyle “Buckeye Bullet” lakabını aldı. Sınıf arkadaşları ve öğretmenleri ona yardım etmesine rağmen Jesse’nin hayatı kolay değildi. Diğer Afrikalı Amerikalı öğrenciler gibi onun da kampüste kalmasına izin verilmedi. Ayrıca, diğer sorunların yanı sıra “beyazlar için” olan restoranlara girmesine izin verilmedi.

Eğitiminin parasını karşılayabilmek için boş zamanlarında bulabildiği çeşitli işlerde çalıştı: kuryelik yaptı, bir ayakkabı atölyesinde çırak oldu, bir vagon ustası olarak çalıştı…

Ancak bu, genç adamın güvenini sarsmadı. Aslında, Mayıs 1935’te fark edilmeye başladı. 45 dakika içinde üç dünya rekoru kırdı ve 8.13 metrelik bir atlayış yaptı. Bu rekoru 25 yıl korudu!

Jesse Owens ve Berlin Yaz Olimpiyatları

Kuşkusuz, herkes Hitler’in Almanya’sında bir değil dört altın madalya kazanan Afrika asıllı Amerikalı atleti hatırlıyor veya biliyor. 1936 Berlin Yaz Olimpiyatları, Aryan ırklarının üstün olduğu düşünülen Nazi ideolojisiyle düzenlenmişti.

Buna rağmen, Owens bunun doğru olmadığını kanıtladı. Amerika Birleşik Devletlerini temsilen, 100 metrelik koşuda ilk altın madalyasını kazandı. Ertesi gün, uzun atlamada kendi dünya rekorunu geçemese de ikinci altın madalyasını 8.06 metrelik bir sıçrama ile kazandı.

Bir sonraki gün 200 metrelik sprint koşusunda tekrar kazandı. Dört gün sonra 4 x 100 metrelik sprint bayrak yarışında dördüncü altın madalyasını kazandı. Sprinter Carl Lewis, 1984 Los Angeles Yaz Olimpiyat Oyunlarında aynı miktarda madalya kazanmayı başardı.

Elbette birçok tartışma, Hitler’in madalyaları kazandığında Jesse Owens’ı neden selamlamadığına odaklanıyordu. Bazıları Fuhrer’in sadece Alman sporcuları tebrik etmek istediğini belirtiyor. Ancak çoğu insan Hitler’in asla kendinden daha aşağılık gördüğü bir “siyahi” sporcuyu selamlamayacağını onaylıyor.

Daha sonra Owens, Alman’la kameraların altında olmadığı bir zamanda hafif bir teması olduğunu iddia etti. Dediğine göre Hitler onu selamladı ve sporcu da karşılık verdi ve hepsi buydu.

Olimpiyatlardan sonraki hayatı

Jesse Owens’ın hayatı bu dört altın madalyayı kazandıktan sonra iyileşmedi. Ülkesine döndüğünde ayrımcılığa maruz kalmaya devam etti ve faaliyetlerine beyazlardan ayrı olarak devam etmek zorunda kaldı.

Ve hepsi bu da değildi. Kariyeri henüz 23 yaşındayken erkenden sona erdi. Owens bir tura katılmayı reddetti ve yetkililer Jesse’nin amatör statüsünü geri çekti, bu yüzden yarışmaya devam edemedi.

Ancak bu onun cesaretini kırmadı. Kendini ülke çapında ders vermeye ve Afrika kökenli Amerikan beyzbol ligini kurmaya adadı. Yarışmaya devam etmek için sprintlere katıldı, ancak diğer yarışmacılara 20 yarda liderlik verdi. Ama yine de her zaman kazandı!

Jesse Owens’ın rekabet etmek için harcadığı tüm çabadan dolayı yanlış zamanda doğduğunu düşünseniz de, bugün birçok kişi onu hala bir kahraman olarak görüyor. Ve sadece Hitler’in Olimpiyat Oyunlarında altın madalya kazanan bir Afrika kökenli Amerikalı olduğu için de değil…